Eğitim Öğretim Yılı Çözülmesi Gereken Sorunlar 09 Aralık 2024, 15:00

Değerli Kamuoyuna;
TÖBSEN olarak 2024-2024 Eğitim Öğretim Yılında gördüğümüz ve çözülmesi gereken
sorunlar ile ilgili 5 ana başlıkla hazırladığımız raporumuz aşağıdadır.
1.TÜRKİYE YÜZYILI MAARİF MODELİ ÖĞRENCİLERİ GELECEĞE HAZIRLAYACAK BİR MODEL
DEĞİLDİR.
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli gelecek açısından siyasi iktidarın dindar ve kindar bir nesilin
yetiştirilmesi açısından hazırlanmış bir programdır.Programı ayrıntısıyla ilerid süreçte ayrıntılı
bir rapor ile kamuoyu ile paylaşacağız.Türkiye yüzyılın Maarif modeli ile öğretmenlerin
sınırları daraltılmış eğitimde düşünen ve sorgulayan birey yetiştirme yerine itaat eden bir
birey hedeflemektedir. Bununla birlikte özellikle tarih gibi kültürel hafıza açısından önemli
olan derslerde yeni bir tarih yazılmaya çalışılmaktadır özellikle Osmanlı imparatorluğu'nun
son dönemi ile cumhuriyetin kuruluş süreci tamamen yeni bir tarih anlayışıyla iktidarın
ideolojik bir bakış açısıyla yazılmış durumdadır. Bu konuda öğrenciler iktidarın siyasal-
ideolojik bir kaygısıyla dayattığı yeni tarihle karşı karşıya kalmışlardır. Baştan sona aldığı isim
de itibarıyla anlaşılacağı gibi ideolojik siyasal bir dayatma ile hazırlanmış müfredat değişikliği
Türk İslam sentezi çerçevesinde şekillenmiş özellikle tek din tek mezhep anlayışıyla
hazırlanmış bir programdır.
Din olgusu sosyal alandaki tüm dersleri tarih, sosyal bilgiler, felsefe,edebiyat gibi derslerin
hepsinde ana olgu olmuş durumdadır .Bu din olgusu işlenirken tek din tek mezhep üzerinden
işlenmiştir dolayısıyla farklı inanç sistemleri yok sayılmıştır.Çedes gibi laikliğe aykırı projelerin
bu eğitim öğretim yılındada karşımıza çıkacağı ortadadır.Din Kültürü Ve Ahlak bilgisi
derslerinde diğer dinlerin ve mezheplerin temsiliyeti ile ilgili hiçbir bilgi yoktur adeta yok
sayılmaktadır.
Müfredatın içeriğine baktığımız zaman bilimsel eğitimin bazı alanlarını olumsuz yönde
etkileyecek yaklaşımlar söz konusudur özellikle biyoloji gibi doğa bilimleri derslerinde bilim
konularının çoğu dışarıda bırakılmış evrim teorisi gibi dünyanın kabul ettiği bilimsel bir
yaklaşım yok sayılmış içerik olarak bilimsel eğitimin niteliği düşürülmüştür bu durum
öğrencilerin çağdaş bilimsel yöntemleri ve düşünce sistemlerini yeterince kavramamalarına
neden olacaktır.
Müfredatın içeriğine baktığımız zaman aynı zamanda kadın erkek olgusunda cinsiyetçi bir
yaklaşımla; kadına tamamen ataerkil bir yaklaşımla davranış örüntüleri sunulmuştır.
Mesleki eğitim merkezleri ve teknik liselerde uygulanan değişikliklerde sermayeye ucuz iş
gücü sağlanmayı amaçlayan bir programla karşı karşıyayız en önemli somut örneği MESEM’in
yaygınlaştırılması hatta ortaokul düzeyine indirilmeye çalışılmasıdır. Dolayısıyla piyasa odaklı
bir mesleki eğitim söz konusudur..
Dünyada şu an güncel bir alan ve konu olan kodlama ve yapay zeka gibi bilişim teknolojilerine
yer verilmiş olsa da yeterli bir altyapı sağlama konusunda hiçbir adım atılmamıştır.
Tarih derslerinde Mustafa Kemal Atatürk mümkün olduğunca soyutlanmaya çalışılmıştır.
Fen bilgisi derslerinde evrim teorisi olgunlaşma ve gelişimi anlatan TEKAMÜL kavramı ile
anlatarak sınırlandırılmış ve bilimsellikten uzak tutulmaya çalışılmıştır.
Programın içeriğinde teknofest gibi siyasi propaganda aracı yerleştirilmiş durumdadır.
Yaparak yaşayarak öğrenme anlayışı sözel olarak ifade edilse de programda ezbere dair bir
eğitim sistemi öne çıkarılmaktadır. Milli manevi kavramlar serpiştirilerek daha çok dogmatik
yaklaşımlar yerleştirilmiştir
2.EKONOMİK KRİZ OKUL MASRAFLARININ KARŞILANMAYACAK DÜZEYE GETİRMİŞTİR.
Ekonomik kriz’in ortaya çıkardığı mevcut ekonomik durum, halkımızı “ihtiyaçlar hiyerarşisi”
piramidinin en temel basamakları olan ve sosyal devlet anlayışına göre halkın ulaşımı
konusunda kolaylaştırılması gereken beslenme, sağlık, güvenlik vb. gereksinimler için yokluğa
mahkum etti.
TÜİK’in ana harcama grubu verilerine göre, bir önceki yılın aynı ayına göre en çok artışın
yüzde 77,55 ile sağlık, yüzde 72,86 ile gıda ve alkolsüz içecekler ve %70 ile ulaştırma
grubunda (TUİK 2023) gerçekleşmiş olması da halkımızın temel gereksinimleri karşılamada
nasıl zor bir dönemden geçtiğini göstermektedir.
Durmak bilmeden artış gösteren gıda fiyatları beraberinde yetersiz beslenme sorunun
getirmektedir. Bunların yanı sıra, ekonomik kriz ve hayat pahalılığı karşısında her yıl
katlanarak artan kırtasiye giderleri ve Milli Eğitim Bakanlığının her ne kadar yasaklamış
olmasına karşı devlet okullarının her yeni eğitim döneminde velilerden talep ettiği “kayıt ya
da bağış” paraları, aileleri geçmiş yıllara göre daha fazla zora soktu.
Sendikamız TÖBSEN’in çocuklara ücretsiz bir öğün yemek ve temiz su verilsin,talepleri
görmezlikten ve duymamazlıktan gelen Milli Eğitim Bakanlığının öğrencilerin okul ve
beslenme masraflarını gündem bile yapmaması en başta tartışılacak konu olmalıdır.Ayrıca
okulların kayıt esnasında istediği bu bağış talepleri yoksul semtlerde 5 bin TL ile başlarken
gelir düzeyi yüksek olan kimi semtlerde 15.000-20.000 arasına, İstanbulda 100 bin liralara
çıkabilmektedir. Bu ve bunun gibi maliyetler aileleri aylık gelirlerinin çok büyük bir kısmını
çocuklarının okul masraflarına ayırır duruma getirdi.
Eğitimin düşen niteliğinin yanı sıra artan maliyetleri karşısında, 2021-2022 yılı eğitim öğretim
döneminde zorunlu eğitim çağını kapsayan 6-17 yaş aralığında %100 okullaşma oranı
sağlanamadı. Eğitim Reformu Girişimi (ERG)’nin (2022) yaşa göre net okullaşma verisinden
faydalanarak hesapladığı eğitim dışındaki çocuk oranı,10 (zorunlu eğitimde olmalarına
rağmen) eğitim dışında kalan çocuk sayısının 13 yaştan sonra arttığını; 14 yaşındaki
çocukların %4,3’ünün okula kayıtlı olmadığını, bu oranın 17 yaşındaki çocuklarda ise %13,1’e
yükseldiğini göstermektedir.
2024-2025 Eğitim Öğretim’in başlangıcına geldiğimizde bu oranın deprem bölgesin ide
katarsak çok daha kötü bir şekilde arttığını tahmin etmek zor değildir.Zira TÜİK’in yıllık
enflasyon yüzde 51,9 olarak açıkladığı Ağustos ayında İstanbul Planlama Ajansı’nın eğitim
harcamalarında en fazla payında kırtasiye olması yüzde 120 artış olduğunu gösteren raporu
bile tek başına gelir-gider uçurumunu ve bundan etkilenen öğrencilerin oranını
göstermektedir.
2024-2025 eğitim-öğretim yılına girerken,yüksek enflasyon ve derinleşen ekonomik kriz,
eğitim giderlerini karşılamayacak boyuta getirmiştir.Eğitim giderleri kalemlerine baktığımızda
;Yüksek kayıt ücretleri ve zorunlu bağış, kırtasiye , okul kıyafetleri, servis
ücretleri,ayakkabı,günlük beslenme gideri gibi giderlerden bahsetmekteyiz.Oysa bu
ekonomik krizde yapılması gereken bakanlığın talebiyle iktidarın okul gideri olarak her
haneye çocuk başına destekte bulunmasıdır.
Geçtiğimiz eğitim-öğretim yılı ile 2024-2025 eğitim-öğretim yılı arasındaki fiyat
karşılaştırması, yapıldığında çocuğunu devlet okuluna gönderen velilerin sırtındaki yükün
belirgin şekilde arttığını görmekteyiz.Üstelik bir hanede 2 veya daha fazla öğrenci varsa
bunun ağırlığı yaşanamaz hale gelmiş durumdadır.
3.ÇOCUKLAR YETERSİZ BESLENMEKTEDİR.
Yapılan araştırmalar daha da yoksullaşan halkımızı yaşamlarını idame ettirebilmeleri için , en
temel ihtiyaçları ‘öteleme’ ve ‘vazgeçme’ gibi yaklaşımları yapmak zorunda kaldıklarını
göstermektedir.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Küresel Gıda Fiyatları Endeksi 2023 yılında
tüm dünyada gıda fiyatlarının önceki yılın aynı dönemine göre %11,8 düşmesine karşın
Türkiye’de %73,6 artış gösterdiğine işaret etti. Küresel gıda fiyatları son 2 yılın en düşük
seviyesine gerilemişken Türkiye’deki fiyatların son 36 aydır aralıksız yükselişini sürdürmesi
Türkiye’yi OECD ülkeleri arasında gıda enflasyonunda 1.sırada olduğunu göstermektedir.
Gıda enflasyonunun başta çocuklar olmak üzere sosyo-ekonomik olarak dezavantajlı
kesimlerin kaliteli ve yeterli beslenme olanağını yok etmiş durumdadır.
Sağlıklı ve yeterli beslenememe öğrencilerin öğrenme süreçlerini olumsuz etkilediği
gibi,gelişim bozuklukları yaşanmasını kaçınılmaz hale getiriyor. Yapılan araştırmalarda
yetersiz ve dengesiz beslenmenin öğrencilerin dikkat süresini kısalttığını, algı zayıflıklarına yol
açtığını, öğrenme güçlükleri ve davranış bozuklukları ortaya çıkardığını, bu sebeplerle de okul
devamsızlık sürelerinin uzadığını, okul terklerinin arttığını ve okul başarısında düşüşlere
sebep olduğunu ortaya koyuyor.
Eğitim ihtiyaçları kırtasiye ve kıyafetle bitmiyor; okul beslenmesi ve ulaşım masrafları bel
büken diğer öncelikli harcamalar içinde geliyor.Kantinden beslenme ücretleri geçen senenin
3 katına çıktığı gibi bir öğrencinin kantinden beslenmesi için günlük harcaması gereken tutar
100-150 TL civarında değişiyor.Türkiye Kantinciler Esnaf Odasının 2023- 2024 eğitim öğretim
yılı ilk dönemi için açıkladığı fiyat tarifesine göre;90 100 gramlık karışık tostun fiyatı 40 TL,
açma, poğaça ve simitin fiyatı 12 TL, bir şişe suyun fiyatı 5 TL ve 200 ml bir meyve suyunun
fiyatı 15 TL olarak belirlenmişti. 2024-2025 yılı eğitim öğretim yılında aynı tostun fiyatı
ortalama 60tl,simit 20tl,bir şişe suyun fiyatı 10tl,meyve suyu 20 tl’ye gelmektedir.Bu fiyatlara
göre her gün düzenli olarak yalnızca bir simit ve bir su tüketecek bir öğrencinin aylık su ve
simit gideri ortalama 900TL’yi bulmaktadır.
Maliyetler sebebiyle birçok ailenin çocuğunun beslenme çantasını dolduramaması veya okul
harçlığı verememesi sıradan hale geldi. Yoksul hanelerdeki çocukların okulda aç kalacakları
gerekçesiyle devamsızlık yaptıkları görülmektedir.Lise çağındaki gençler çareyi ya
açıköğretime geçmekle buluyorlar ya da Mesem’e yönelmekte.
Nüfusun dörtte birini, %27’sini oluşturan çocukların dörtte üçü okul çağında olup okul
çağındaki çocukların da en az dörtte biri okula aç gitmektedir.. Ekonomik Kriz kıskacında
Geçim ve Dayanışma raporunda görüşülen ev kadınlarının %42’si çocukları için her gün evde
beslenme hazırladığını, harçlık veremediği için kriz döneminde başka bir tasarruf stratejisi
olarak bu yola başvurduklarını belirtmekte. Kriz döneminde okul harçlıkları ya çok düşüş
gösterdi ya da tamamen ortadan kalktı; elinde çok az parayla okula giden çocuklarsa daha
ucuz, sağlıksız ve daha az miktarda ürüne yönelmeye başladı. Bu durumun verimsizliği ise
çantaya evden beslenme koymayı günlük rutin haline getirdi.
Okullarda gördüğümüz somut tablo öğrencinin ders saatlerini aç geçirdiği ve buna istinaden
okullarda ücretsiz okul yemeğinin olmamasıdır.Bu ihtiyaç uzun süredir varlığını korurken,Mili
Eğitim Bakanlığının ve iktidarın bu konuda adım atmaması,halk çocuklarının beslenme
ihtiyaçlarını karşılamak yerine onları MESEM’ e yönlendirmesi düşük gelirli yoksul aile
çocuklarını ucuz iş gücüne yönlendirmeleri kabul edilemez.Oysa MEB bütçesi çocuklarımızın
beslenme ve su gibi htiyaçları karşılayabilecek bir güce sahiptir veya olmalıdır.6 bakanlık
bütçesinin bir diyanet bütçesi kadar olmadığı bir durumda iktidarın önceliğinin kamu
okullarının olmadığınıda göstermektedir.Ayrıca 2024 yılında resmi gazetede yayınlandığı gibi
MEB bütçesinden Maarif vakfına aktarılacak bütçe 5 milyar 707 milyon liradan sadece bu
bütçe bile çocukların 1 öğün yemek ihtiyacını karşılayacak durumdadır.
Okullarda yetersiz beslenmek kadar sağlıksız beslenmenin gitgide yaygınlaştığınıda
görmekteyiz..En temel haklardan biri olan beslenme ihtiyacının ekonomik kriz gerekçisiyle
karşılanamaması ve bakanlığın bu sorunların üstesinden gelmek için yeteri önlem almaması
karşısında kitlesel okul terkleri engellenemez hale geliyor ve eğitim dışında kalan öğrenci
sayısı her geçen gün artış gösteriyor.
4.ULAŞIM SORUNU- SERVİS ÜCRETLERİ
Okulu evine yürüme mesafesinde olmayan öğrencilerin servis ya da toplu taşıma kullanarak
okula ulaşmak gibi bir zorunluluğu da bulunmakta. Ancak artan yakıt ve oto bakım fiyatları
sebebiyle servis ücretlerinde de ciddi bir maliyet artışı yaşandı.Okul servisleri bir önceki yıla
oranla %65 zamlandı. 0-1 km’lik mesafe ücreti bu sene ortalama 1.300 TL’ye yüksetilldi.
Belirtmek gerekir ki okul öncesi, ilkokul ve ortaokul düzeyi için bu ücretlere ayrıca %35
rehber personel ücreti eklenmektedir; nitekim öğrencilerin taşıta biniş ve inişlerinde
yardımcı olan rehber personelin bulundurulması zorunludur. Pek çok ailenin standartların da
üzerinde talep edilen bu ücretleri ödemek yerine, çocuğunu okula (bütçesinin durumuna
göre) yürüyerek, toplu taşımayla ya da kendi özel aracıyla götürmeyi tercih ettiği
bilinmektedir.
Deprem bölgesinde özelliklede Hatay’da durum daha da vahim durumda.Toplu taşıma
oldukça kısıtlı.Depremden sonra toplu taşıma tamamen bitti.Konteyner kentlerde yaşayan
halk ulaşım sorunu yaşamaktadır.Arabası olmayan öğretmenlerin okullarına gitmeleri çok
zor.Arabası olmayan veliler çocuklarını okula gönderemiyor.Deprem öncesi mahallelerindeki
okullara giden öğrenciler deprem sonrası birleştirmelere göre belirlenmiş okula gidiyor bu
okullarda genellikle uzak okullar oluyor.Eğitim öğretiminin başlamasıyla servis ihtiyacı
öncelikli bir sorun haline geldi. hala öğrenci servis bekliyor. Servis olmayınca okula
gidemiyorsunuz araba sahibi olan ailelerin sayısı az.Arabalarda en kaz altında kaldı,toplu
taşımada yok üstelik saat 7 de başlayan okullara ulaşmak için çok erken uyanmak
gerekiyor.Birçok servis arabası enkazda kaldı. Araç sahibi olanlarda akaryakıtın pahalı
olmasından dolayı sıkıntı yaşıyor.Özel servislerde çok pahalı depremden önce öğrenci başı
500 TL alan servisler ekonomik kriz ile birlikte bu yıl 2000-2500 TL talep ediyor. İki çocuğu
olan bir aile sade servis’e ayda 5000tl ödemek zorunda kalacak buda ekonomik hayatın felç
olduğu Hatay’da geliri olmayan depremzedeye oldukça büyük bir külfet haline
dönüşüyor.Bırakın servis ücretini öğrenciye ihtiçlarını karşılayacak herhangi bir destekte
yok.Kıratsiye;defter, kalem, ayakkabı alabilecek bir durumda değil.
Öğretmenlerin ulaşım konusundaki durumları da aynı.Arabası olmayan öğretmen de okula
gidemiyor.Çocuğu olan öğretmenler çocuklarını bırakacak yer bulamıyorlar üstelik
birleştirmelerden dolayı çocuklarını güvenle bırakacakları yerlerden uzaklaşıyor.Bölgeye ilk
defa atama yoluyla gelen öğretmenlerin durumu daha da ağır.Okullarına gitmeleri çok zor
oluyor.Bu bir iki günlük bir süreç değil bu yüzden öğretmen açısından idare edilecek bir
durum da değil. Bu gidişle okul terkleri veya okul devamsızlıkları olacak.Ulaşım sorunu en
kısa zamanda ve en acil şekilde çözülmesi gereken bir sorundur.
5.OKULLARDA CİDDİ BİR TEMİZLİK SORUNU VAR.ÇOCUKLARIMIZA REVA GÖRÜLEN OKUL
ORTAMLARINI KABUL ETMİYORUZ.
Milli Eğitim Bakanlığı yıllardır ihtiyaç olmasına rağmen okullara hizmetli istihdamı
yapmamaktadır. Bu durum okullardaki hijyenden tutun birçok işin aksamasına neden
olmaktadır.
Geçmiş yıllarda TYP ile İŞKUR'dan asgari ücret karşılığı okullara temizlik ve hizmet personeli
alınmaktaydı. Gelinen noktada işsizlik istismar edilerek emek sömürüsü üzerinden işlerin
yürümesi isteniyor.
Yeni bir "İş Gücü Uyum PROGRAMI" kısa adı İUP adı altında okullara İŞKUR'dan geçici
personel alma kararı alındı.İUP üzerinden işe alınacaklar haftada 3 gün çalışacak, yani ayda
12 gün . Günlük 564 lira ücret ödenecek,. Bu da ayda 6768 lira'ya karşılık geliyor. Bu ücretle
sürekli çalışacak birilerini bulurlar mı bilmiyoruz; fakat işsizliğin, açlığın, yoksulluğun
alabildiğine arttığı bir dönemde bu ücretle çalışacak kişiler bulunsa dahi bunu kabul
edemeyiz. Verilecek günlük yevmiye ulaşım ve yemek giderini düşündüğünüzde günlük bile
yetmeyecek bir ücretten bahsediyoruz.
Okullarda temizlik hizmetlerinin sadece 3 gün ile sınırlandırılması ciddi hijyen sorunlarını
gündeme getirecektir. Normal koşullarda haftada 5 gün, kimi okullarda ise “Destekleme ve
Yetiştirme Kursları” nedeniyle 7 gün eğitim-öğretim devam ederken haftada 3 gün çalışacak
personel ile okulların temizliği nasıl yapılacak? Deprem bölgesinde özellikle Hatay’da aynı
binayı kullanan 2 veya 3 okul öğrencileri varken bu okul ortamının temizliği bu şartlarda nasıl
yapılacaktır?
Kamu okullarında hijyen’i önemsemeyen Milli Eğitim Bakanlığı göstermelik bir temizliğin
peşine oysa okul temizliği olmasa olmazlardandır.Hele hele deprem bölgesinde bu durum
daha da önem arz ediliyor.Milli Eğitim Bakanlığı ücreti düşünmek yerine çocuklarımızın
sağlığını düşünmeli ve derhal yardımcı eleman, hizmetli kadrosu açmalıdır. Ayrıca okul
müdürlerine işleri dayatıp kendine düşen görevi yapmayan Milli Eğitim Bakanlığı hiyenin
sağlanmasında birinci dereceden sorumludur.
Pandemi döneminde ticari bir kaygıyla Meslek Liselerinde üretilen hijyen malzemelerinin
okullarda olmamasıda ayrı bir konudur.MEB bünyesindeki Destek Hizmetleri Genel
Müdürlüğü, eğitim Milli Eğitim Bakanlığının fiziki, teknik ve lojistik ihtiyaçlarının
karşılanmasını sağlayan, MEB’e bağlı okullar ve kurumların temizlik, güvenlik, bakım, onarım,
lojistik destek gibi idari hizmetlerin yürütülmesinden sorumlu birim.Bu birimin konu ile ilgili
hiçbir raporu yok.Örneğin 2024 yılı itibariyle Türiyede Kamu yani devle okulu olarak 60.734
okul bulunmaktadır.Bu okulların 3’te 2’sinde kadrolu yardımcı hizmnetli
bulunmamaktadır.Dahası geçmiş yıllarda TYP(Toplum Yararına Program kapsamında yine
geçici olarak işçi çalıştırılıyordu.TYP üzerinden yapılan alımlar bile ihtiyaçları karşılamazken
İUP bu ihtiyacı nasıl karşılayacaktır.
İşgücü Uyum Programı (İUP) okullardaki personel ihtiyaçlarını karşılamak üzere temizlik,
bakım ve onarım gibi destek hizmetleri için geçici süreli personel görevlendirilmesini
kapsadığı ve haftada sadece 3 gün olan TYP’lin yapacağı işi bile yapamayan bir
uygulamadır.Günlük 566,73 TL cep harçlığı ödenecek ve kısa vadeli sigorta primleri İŞKUR
tarafından karşılanacaktır. Sigorta ödemesi sadece sağlık ile ilgili,çalışma süreleri emekliliğe
yansıtılmayacaktır.
Çalışma Bakanı İUP’ye verdiği bilgilere bakacak olursak İUP ‘a 359 bin başvuru yapılmuş bu
başvuruların üçte ikisinin (268 bin kişi) kadın.Emek sömürüsüne rağmen bu kadar yüksek
başvuru yapılmasının temel sebebi insanların açlığa mahkum edilmesidir.Çalışma
bakanlıınında temel amacı alımı çok gösterip işsizlik rakamını düşürmektir.
Burdan İktidar’a ve Milli Eğitim Bakanlığına sesleniyoruz!Önümüz kış ; okullarda yaşanacak
sağlık sorunlarından siz sorumlusunuz ve uyarıyoruz çocuklarımıza güvenli ve sağlıklı bir
ortam yaratmak zordundasınız.
Temizlik yaşamın ana koşullarından birisidir.Okullar, sadece bilginin işlendiği yer değildir, aynı
zamanda çocukların sağlıklı bir ortamda bulunmaları gereken yaşam alanlarıdır. Temizlik
hizmetlerinin yetersizliği, öğrencilerin sağlığını olumsuz etkilerken,okul idarelerinin eğitim
çalaışanlarının da iş motivasyonunu düşürmektedir.
Buradan Milli Eğitim Bakanlığı'na sesleniyoruz!
1.Kısa vadeli programlarla hijyen sağlanamaz.Hijyen temel ihtiyaçtır.
2.Öğretmenlerden ayda bir miktar para toplanıp temizlik elemanı temin etmek sorunu
çözmez
3.Sorunun çözümü hemen kadrolu yardımcı eleman istihdamının yapılmasıyla sağlanır.
Talebimiz emek sömürüsünden vazgeçilip hizmetli kadrosunun açılmasıdır.
TÜM ÖĞRETMENLER BİRLİĞİ SENDİKASI(TÖBSEN)
MERKEZ YÜRÜTME KURULU
DIĞER HABERLER
-
HATAY’DA EĞİTİMİN DURUMU
09 Aralık 2024, 15:15 -
Eğitim Öğretim Yılı Çözülmesi Gereken Sorunlar
09 Aralık 2024, 15:00 -
İLK DERS : CUMHURİYET KONU : LAİKLİK
22 Ekim 2024, 11:34 -
07.09.2024 CUMARTESİ 2.OLAĞAN GENEL KURULUMUZU YAPTIK.
22 Ekim 2024, 11:32 -
EMEK SÖMÜRÜSÜ DEVLET ELİYLE YASALLAŞIYOR.
22 Ekim 2024, 11:30 -
TÖB DER'DEN TÖBSEN'E YAŞASIN MÜCADELEMİZ..
22 Ekim 2024, 11:28 -
30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI KUTLU OLSUN.
22 Ekim 2024, 11:26 -
Derhal yapılmalıdır.
22 Ekim 2024, 11:23 -
Mülakatsız en az 100 bin atama istiyoruz!
22 Ekim 2024, 11:13 -
ÇEDES projesinin laiklik dışı uygulamalarına karşı çıkmak suç değilidr!
22 Ekim 2024, 11:07